Arapça’da tevbe (aynı kökten gelen tevb ve metâb kelimeleriyle birlikte), sözlük anlamı itibarıyla “geri dönmek, rücû etmek, yön değiştirmek” anlamlarına gelir.
Bu kelime, dini terminolojide ise daha özel bir anlama sahiptir. Tövbe, günah ve isyan gibi dinde hoş karşılanmayan, kişiyi Allah’tan uzaklaştıran fiilleri terk edip, Allah’ın rızasına uygun olan salih amellere ve güzel davranışlara yönelmek anlamında kullanılır. Bu bağlamda tövbe, sadece bir pişmanlık ifadesi değil, aynı zamanda bir dönüş, bir yön değişikliği ve yeni bir hayat tarzı benimseme iradesidir.
İslami kaynaklarda tövbe, insanın hem kalbiyle hem de fiilleriyle gerçekleştirmesi gereken içten bir dönüş olarak değerlendirilir. Tövbe ile kişi, yaptığı hata veya günah karşısında içtenlikle pişmanlık duyar, bu eyleminden vazgeçer ve bir daha aynı hataya düşmemeye kararlı olduğunu ifade eder.
Tövbe kavramı, yalnızca kulun Allah’a yönelmesini ifade etmekle kalmaz; bu terim aynı zamanda Allah’a nispetle de kullanılır. Kur’an ve hadislerde Allah’ın da kuluna tövbeyle yöneldiğinden söz edilir. Bu anlamda Allah’ın tövbesi, kulun yaptığı tövbeyi kabul etmesi, ona rahmet ve mağfiretiyle muamele etmesi, lütuf ve ihsanıyla kuluna tekrar yönelmesi anlamına gelir. Yani burada Allah, kulunun samimi dönüşüne karşılık olarak ona rahmetini gösterir. Bu kullanıma göre Allah’ın tövbeyi kabul edici (Tevvâb) ve merhametli (Rahîm) olduğu sıkça vurgulanır.
Nitekim Zeccâc, “Allah’ın tevbeye yönelmesi, kulun tövbesini kabul etmesi ve ona rahmet kapılarını açmasıdır” şeklinde bu durumu açıklamıştır (Zeccâc, s. 61-62). Benzer şekilde tasavvufî kaynaklardan Kuşeyrî de, “Allah’ın kuluna yönelmesi, onun hatalarını affetmesi ve onu yeniden huzuruna kabul etmesi” olarak tövbenin ilahî boyutuna işaret etmiştir (Kuşeyrî, et-Taḥbîr, s. 84).
Dünyaya gelmiş olan her insan tövbe etmeye muhtaçtır. Çünkü insan fıtrat itibarıyla zayıf ve acizdir; günah ve hataya düşmek onun tabiatındandır. Ancak Rabbimiz, kullarını merhametiyle kuşatmış, tövbe kapısını ardına kadar açmıştır. Yüce Allah buyurur ki: “Ey iman edenler! Allah’a samimi bir tövbe ile dönün, umulur ki Rabbiniz günahlarınızı örter.” (Tahrim, 66/8)
Tövbe, Allah’a yönelmenin, günahların affını dilemenin en samimi ve en derin ifadesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de buyurmuştur ki: “Tövbe eden kulların en sevimlisi, tövbesinde en ısrar edenidir.” (İbn Mace)
Allah’ın Rahmet Kapısı her daim açıktır. O, “Ben, tevbe edenin tevbesini kabul eden, rahmetiyle kullarını kuşatanım.” (Tirmizi) buyurur. Kul ne kadar günah işlemiş olursa olsun, samimi bir kalple tövbe eder, hatasından dönerse, Allah onu bağışlar, kalbini temizler ve ona rahmet kapılarını açar.
Tövbe, sadece günahların affı değil, aynı zamanda kalbin arınması, ruhun huzur bulmasıdır. Bu yüzden tövbe, dünya ve ahiret saadeti için en büyük anahtardır. Çünkü Kuran’da şöyle buyrulur: “Kim tövbe eder, iman eder ve salih amel işlerse, artık onun geçmiş günahlarını Allah affeder.” (Enfal, 8/38)
Unutmayalım ki tövbe kapısı, hatasından pişman olmuş bir kul için her zaman açıktır. Allah’ın sonsuz rahmeti, samimi tevbe eden herkes için bir umut ışığıdır. Bu büyük rahmetten mahrum kalmamak için tövbe kapısını her zaman açık tutmalı, hatalarımızdan ders alarak Rabbimize yönelmeliyiz.
Tövbenin gerçekleştirilmesinden önce temelde gereken bazı unsurlar vardır. Yani kulda tövbe etme durumunun ortaya çıkması için gereken bazı şartlar vardır. Bu temel unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
Tövbenin kabulü için üç unsur vardır. Bunlar;
Allah’a en sâfi şekilde yaklaşan ve hatasından pişman olan her kul için tövbe kapısı her daim açıktır. Bizi yaratan, yaptığımız her fiil ve davranıştan haberdar olan Rabbimiz, bizi bizden korumak için Rahmet kapısını her zaman açık tutar. Kulun kendisini en çıkmazda hissettiği ve hatasını büyük gördüğü anlarda bile Allah’ın sonsuz merhameti ateşi söndürmeye yeter.
Allah’a samimi kalple yönelen ve yaptığı yanlışlardan içtenlikle pişmanlık duyan herkes için tövbenin kapısı hiçbir vakit kapanmaz. Çünkü O, kullarının kalbini en iyi anlayan, niyetlerini gören ve bağışlamaya her zaman hazır olan yegâne merhamet sahibidir.
Bizi yaratan, gizli ve açık tüm davranışlarımızdan haberdar olan Rabbimiz, çoğu kez bizi dış etkenlerden değil, kendi nefsimiz ve zayıflıklarımızdan korumak için rahmet kapılarını sonuna kadar açık tutar. Kişi çoğu zaman çaresiz hissedip hatasını affedilmez bulsa da Allah’ın sonsuz merhameti kalpteki yangını söndürür ve yeni bir başlangıç için kapı aralar. Çünkü Allah’ın kuluna olan merhameti bizim kendimize olan merhametimizden çok daha fazladır.
İnsanlar, sevap ve günah işleme kabiliyetine sahip olarak yaratılmıştır. Peygamberler dışında herkesin, az ya da çok da olsa günahları bulunur. Yüce Allah, kullarından günahsız olmalarını değil; işledikleri günahlarda ısrarcı olmamalarını ve işledikleri hatalardan samimiyetle dönmelerini ister. Bu yüzden kişi, yaptığı günahlara karşı tövbe etmekle yükümlüdür.
Tövbe etmeye gecikmemek gerekir, çünkü ölümün zamanı kimse tarafından bilinmez. Hayat varken, günahlar biriktirilmeden, samimi bir tövbe ile Allah’a dönmek en doğru olandır. Allah, Tevvâb ismiyle tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır. Kullarının tövbe etmesine sevinir ve onları bağışlar.
Gerçek bir tövbe ile mümin, işlediği günahlarından arınır, sanki hiç günah işlememiş gibi tertemiz olur. Bu tövbe, aynı zamanda Allah’a ve Peygamber’e itaatin bir göstergesidir. Böylece mümin hem günahlarından kurtulur hem de sevap kazanır. Tövbe, insanın hem dünya hem ahiret mutluluğu için en büyük fırsattır.