Vacip namazlar; vitir, bayram, adak ve kazaya kalan vacip namazlardır. Farzlardan sonra gelen önemli ibadetler arasında yer alırlar. Müminin ibadet hayatında namaz; farz, vacip ve sünnetle birlikte bütünlük arz eder.
Hanefi fıkhına göre vacip namazlar, delili farz kadar kesin olmasa da terkine ruhsat verilmeyen, yerine getirilmesi dinen gerekli kabul edilen namazlardır. Buna rağmen vacibi bilerek terk etmek günah sayılır; özür sebebiyle eda edilemeyen vacipler ise kaza edilir.
Mezhepler arasındaki farklılıklar dinin kolaylık ve rahmet boyutunu gösterir; ancak genel olarak mükellef için bir borçtur ve yerine getirilmelidir. İslam’da farz namazlar ana omurgayı; vacip, o omurgayı güvenli kılan namazları temsil eder.
Peki, vacip namazlar hangileridir? Vacip namazlar; vitir, bayram, adak ve kazaya kalan vacip namazlardır. Farzlardan sonra gelen önemli ibadetler arasında yer alırlar.
Vitir Namazı: Hanefî mezhebinde vaciptir. Yatsıdan sonra üç rekât kılınır. Uyku/unutma gibi özürle terk edilirse kaza edilmesi vaciptir. Seferde de hükmü değişmez.
Bayram Namazları: Hanefîlere göre vaciptir. Güneş doğup kerahet vakti çıktıktan, yani güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra başlar öğlen vaktine kadar devam eder. Vakti çıkarsa ferdi kaza söz konusu değildir, zira vakte ve cemaate bağlıdır.
Adak (Nezir) Sebebiyle Vacip Olan Namaz: Adağı gerçekleşirse namaz kılacağını söyleyen kimsenin niyeti gerçekleşince, o namaz vacip hale gelir.
Kazaya Kalan Vacip Namazlar: Vakti içinde kılınamayan vacip bir namaz (özellikle vitir) zimmetten düşmez; kaza edilmesi vaciptir.
Hanefi mezhebine göre vacip, delil yönüyle farz kadar kesin (kat‘î) olmayan; fakat yine de bağlayıcı olan dini yükümlülüktür. Farz ile vacip arasındaki fark, hükmün dayandığı delilin derecesindedir.
Farz, ayet vb. şeylerle kesin delille sabit olur; vacip ise tek kişinin rivayet ettiği sahih hadisler yahut zannî delillerle sabit olur. Buna rağmen vacibi terk etmek ve inkâr etmek günah sayılır. Vacip, mükellefin nezdinde bir borçtur; imkân bulunduğunda edası gerekir.
Farzı terk etmek, namazın aslına ilişkilidir; terki büyük günahtır ve inkârı kişiyi dalalete, küfre sürükler. Vacip ise farz kadar kati olmadığı için inkârı tekfir sebebi görülmemiş fakat terkine ruhsat verilmemiştir; bilerek terk etmek günah, özürle terk edildiğinde ise kazayı gerektirir. Sünnet namazlar, Resulullah’ın (s.a.v) sürekli yaptığı ve ümmetine tavsiye ettiği ibadetlerdir; özürsüz terk edilmesi hoş görülmez, fakat vacip kadar bağlayıcı değildir.
Vacip namazlar, kulun Rabbine yakınlaşma gayretini göstermesine vesile namazlardır. Zira “salih ameller”in bu şekilde çeşitli olması günlük hayatın içinde ibadete süreklilik kazandırır. Resulullah (s.a.v), “Vitir haktır.” buyurarak vitir namazının ehemmiyetini vurgulamış; bayram namazlarıyla da ümmetin bir araya gelmesini sağlamıştır.
Adak (nezr) suretiyle vacip haline gelen namazlar ise kulun kendi iradesiyle Cenab-ı Hakk’a verdiği sözün gereğini yerine getirmesidir; bu yönüyle ahde vefayı ve mesuliyet bilincini pekiştirir.
Hanefi fıkhında başlıca vacip namazlar; vitir, bayram namazları ve nezre (adak) bağlı olarak vacip haline gelen namazlardır.
Vitir Namazı
Vitir, Hanefî mezhebinde vaciptir ve yatsı namazından sonra kılınır. Yatsıdan sonra başlayıp imsak vaktine kadar devam eder; seferde de hükmü değişmez. Unutma veya uyku gibi bir mazeretle terk edilirse kaza etmek vaciptir.
Bayram Namazları (Ramazan ve Kurban Bayramı)
Ramazan ve Kurban bayramlarında kılınan bayram namazları vaciptir. Bayram namazlarının vakti güneş doğduktan bir müddet sonra girer, öğle vaktine kadar devam eder. Bayram namazı vaktinde özür sebebiyle kılınamazsa, vaktin çıkmasından sonra Hanefî mezhebinde ferdî olarak kazası söz konusu değildir. Zira bayram namazı, vakte ve cemaate bağlı bir namazdır.
Adak Namazı
Adak, kişinin Allah rızasını kazanmak amacıyla, dinen ibadet sayılan bir şeyi -oruç, namaz, kurban vb.- gerçekleşmesini istediği bir olayın ardından yapmaya söz vermesidir. “Şu işim olursa şu kadar rekât namaz kılacağım” gibi bir adak, şart gerçekleştiğinde o namazı vacip kılar.
Burada dikkat edilmesi gereken, adanan şeyin meşru bir ibadet olması ve şeklinin belirli, mümkün ve şer‘an caiz bulunmasıdır. Adak namazının vakti, adakta belirtilmişse o vakitte; belirtilmemişse uygun bir zamanda eda edilir.
Kazaya Kalan Vacip Namazlar
Vacip olan bir namaz vakti içinde kılınamazsa, sorumluluk zimmetten düşmez; kaza etmek vaciptir. Bu hüküm özellikle vitir için uygulanır: Vitir, uyku veya unutma gibi bir özürle kaçırılmışsa, hatırlandığı veya imkân bulunduğu ilk uygun vakitte kaza edilir.
Adakla vacip hâline gelen namaz da eda edilmemişse borç olarak kalır; gecikmişse yine kazası gerekir. Bayram namazının kazası ise ferdi olarak söz konusu değildir.
Mezhepler arasında bazı hükümler farklılık arz edebilir. Mesela çoğu mezhebin görüşünde bayram namazı sünnet-i müekkede veya kifâî mesabesinde değerlendirilirken, Hanefîler vacip saymıştır. Bu farklılıklar, dinin kolaylık ve rahmet boyutunu gösterir; mükellef kendi mezhebî çizgisinde sağlam durmalı, başkalarının görüşlerine saygı göstermelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) vitir namazını asla terk etmemiş, “Vitir haktır (sizin üzerinize vaciptir)” mealinde tavsiyelerde bulunmuştur. Başka bir rivayette de “Allah-u Teala size bir namaz daha ilave etti: Vitir. Onu yatsı ile fecr arasında kılınız.” buyurulmuştur. Bu yoğun vurgudan dolayı Hanefîler vitri vacip, diğer üç mezhep ise kuvvetli sünnet saymıştır. Seferde de vitir vaciptir; iki rekâta indirilemez. Vaktinde kılınamazsa kazasını kılmak vaciptir.
Hanefîler, bayram namazlarını vacip kabul eder. Resulullah (s.a.v) bayramlarda musallaya çıkar, iki rekât namaz kıldırır, ardından hutbe irâd ederdi. Peygamber Efendimizin bu süreklilik arz eden uygulaması bu namazların vacip olarak hüküm görmesine neden olmuştur. Diğer mezheplerde bayram namazları genel olarak sünnet-i müekkede kabul edilmiştir. Seferiye vacip değildir; fakat kılarsa sevabına nail olur.
Bir mümin “Şu olur ise şu kadar rekât namaz kılmayı adadım.” gibi meşru ve mümkün bir ibadeti adarsa, onun bu adanmış ibadeti yerine getirmesi vacip olur: Adak, şart gerçekleştiğinde derhal borç hâline gelir. Mümkün olan ilk fırsatta yerine getirilmelidir. Yerine getirilmezse günah söz konusudur; mümkün olan en kısa zamanda edâ ile telâfi gerekir.
Vacip namazları ihya etmek, kulun farzlara gösterdiği hürmeti artırır. Nitekim kul, “yakınlık vesilesi” olan amellerle Rabbine yaklaşır; namazla kalbini arındırır, dua ile kapılar açılır. Bir güzergâh gibi düşünürsek; farzlar ana yol, vacipler o yolu güvenli ve düzenli kılan işaretlerdir.
Vitir namazını ihmal etmeyen, bayramda cemaate koşan, adağına vefa gösteren ve kaza namazlarını titizlikle kılan bir mümin; bütün bunların karşılığını hem dünya da hem de ahirette misliyle alır.