— Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin. (Hucurât, 10)
— Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. (Hucurât, 12)
— Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir. (Mâide, 54)
— Mü’minler, sakın mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa, artık onun Allah ile irtibatı tamâmen kopmuş olur. Ancak kâfirlerden gelebilecek tehlikelerden korkarsanız ölçülü bir şekilde onlara dostluk gösterebilirsiniz. Yine de Allah sizi azabından sakındırıyor. Çünkü sonunda dönüş, yalnız Allah’adır. (Âl-i İmrân, 28)
— Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmrân, 103)
— Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. (Tevbe Suresi, 23)
— Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. (Mücâdele, 22)
— Onlardan önce Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş bulunan ensârın da bu ganimet mallarında hakları vardır. Onlar beldelerine göç eden muhâcirleri kendi canları gibi severler ve onlara fazladan verilen ganimetlerden ötürü gönüllerinde en küçük bir kıskançlık ve burukluk duymazlar. Hatta onlar ihtiyaç içinde kıvransalar bile, daha muhtaç durumda olan mü’min kardeşlerini kendilerine tercih ederler. Şunu bilin ki, kim nefsinin cimriliğinden ve mala düşkünlüğünden kendini kurtarırsa, dünyada da âhirette de kurtuluşa erecek olanlar, işte bunlardır. (Haşr 9)
— Sizden biriniz kendisi için sevdiğini mü’min kardeşi için de sevmedikçe gerçek mü’min olamaz. (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 59)
— Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler. (Müslim, Birr, 66)
— Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter. (Müslim, Birr, 58; Tirmizî, Hudud, 3)
— Dikkat edin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslüman’a, gönül rızası olmadan kardeşinin malı helal değildir. (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 9)
— Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın din kardeşine maldaki kusuru açıklamaksızın satması helal değildir. (İbn Mâce, Ticaret, 45)
— Bir Müslümanın din kardeşine karşı şu beş görevi vardır: Selâmı almak, aksırana ‘Yerhamukellâh’ (Allah sana merhamet etsin) diye dua etmek, davete katılmak, hastayı ziyaret etmek ve cenazelere katılmak. (Müslim, Selâm, 4)
— Sadakanın en faziletlisi; Müslüman kişinin ilim öğrenmesi, sonra da onu din kardeşine öğretmesidir. (İbn Mâce, Sunne, 20)
— Kim, gıyabında bir din kardeşi için dua ederse, onun yanındaki görevli melek: “Âmin! Senin için de bir benzeri verilsin” der. (Müslim, Zikir, 87)
— Allah Resûlü: “Zalim olsun, mazlum olsun din kardeşine, yardım et!” buyurdu. Bir adam: “Yâ Resûlallah! Mazlum olduğunda ona yardım ederim, fakat zalim olduğunda nasıl yardım ederim?” dedi. Resûlullah: “Onu zulümden alıkoyarsın, işte bu da ona yardımdır.” buyurdu. (Buhârî, İkrah, 7; Buhârî, Mezâlim, 4)
— Biriniz kardeşine sevgi duyduğunda bu sevgisini ona bildirsin. (Tirmizî, Zühd, 53)
— Müslüman, hasta kardeşini ziyaret ettiğinde dönünceye dek cennet bahçelerinde demektir. (Müslim, Birr, 41; Tirmizî, Cenâiz, 2)
— Müslüman’ın, din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir. Onlar birbirleriyle karşılaştıklarında birisi yüzünü şu tarafa, diğeri ise öte tarafa çevirir. Onların en hayırlısı önce selam verendir. (Tirmizî, Birr ve Sıla, 21)
— Zandan sakının. Zira zan sözün en yalan olanıdır. İnsanların özel hallerini araştırmayın, konuşmalarını dinlemeye çalışmayın, birbirinizin alışverişini kızıştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeşler olun. (Buhârî, Edeb 58; Buhârî, Nikah, 46)
— Kimin kardeşine karşı yaptığı bir haksızlık varsa, (ahirette) iyiliklerinden alınıp ona verilmeden önce (dünyada iken) onunla helâlleşsin. Çünkü kıyamette ne bir dinar ne de dirhem vardır. Şayet o hakkı karşılayacak iyiliklerinden bulunmazsa, kardeşinin kötülüklerinden alınır ve o haksızın üzerine atılır. (Buhârî, Rikâk, 48)
— Biriniz din kardeşine danıştığı zaman, danışılan kişi ona görüşünü belirtsin. (İbn Mâce, Edeb, 37)
— Kul, din kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur. (Ahmed b. Hanbel, II. 252)
— Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin emrinize vermiştir. Her kimin emrinde din kardeşi varsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmeyecek işler yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, bari onlara yardım ediniz. (Buhârî, İman, 22)
— Selamı yayın, yemek yedirin ve Allah’ın (c.c.) size emrettiği gibi kardeşler olun. (İbn Mâce, “Et’ime” 1)
— Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve onuru Müslüman’a haramdır. (Müslim, Bir, 32)
— Kardeşinle (gereksiz) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme. (Tirmizî, Birr, 58)
— Her iyilik, bir sadakadır. Kardeşini güler yüzle karşılaman, kovandan ihtiyacı olan bir şeyi kardeşinin kovasına boşaltman da bu tür iyiliklerdendir. (Tirmizî, Birr, 45)
— Din kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa hiçbir iyiliği küçük görme! (Müslim, Birr, 144)
— Beni yaşatan (Allah)’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayın. (Ahmed b. Hanbel, II, 478)
— Biriniz kardeşinde beğendiği bir şey gördüğünde, ona bereketli olması için dua etsin. (İbn Mâce, Tıb, 32)
— Kişi yerine getirme niyetiyle kardeşine söz verir de yerine getiremez ve zamanında sözünü tutamazsa günahkâr olmaz. (Ebû Dâvûd, Edeb, 82)
— Kardeşi özür dilediği halde özrünü kabul etmeyen kişiye onun hatası gibi hata yazılır. (İbn Mâce, Edeb, 23)
— Kim din kardeşinin onurunu korursa Allah da kıyamet gününde onun yüzünü cehennem ateşinden korur. (Tirmizî, Birr ve Sıla, 20)
— Bir konuda seni tasdik ettiği hâlde kardeşine yalan söylemen, ne kadar büyük bir ihanettir! (Ebû Dâvûd, Edeb, 71)
— “Yâ Resûlullah! Gıybet nedir?” denildi. Resûlullah: “Kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır.” buyurdu. “Ya kardeşimde o söylediğim durum varsa ne dersin?” denilince Resûlullah: “Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet yoksa ona iftira etmiş olursun.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35)
— Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet edip seni (o şeyle) imtihan eder. (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 54)
— Kim Müslüman kardeşini bir günahtan dolayı ayıplarsa, kendisi de o günahı işlemeden ölmez. (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 53)
— Her kim kardeşine bile bile doğru olmayan bir görüş bildirirse ona ihanet etmiş olur. (Ebû Dâvûd, İlim, 8)
— Sizler, kardeşlerinizin yanına gidiyorsunuz. Bineklerinize iyi bakın, kıyafetlerinizi de düzeltin ve böylece insanların gözdesi olun! Allah çirkin görünümü ve çirkinleşmeyi sevmez. (Ebû Dâvûd, Libâs, 25)
— Her kimin tarlası varsa onu eksin; kendisi ekmezse onu din kardeşine (karşılıksız) ektirsin! (Müslim, Buyû, 88)
— Davalarınızla bana başvuruyorsunuz. Ben de bir insanım. Belki biriniz delilini diğerinden daha güzel ifade eder ve ben ondan duyduğuma göre (onun lehine) hüküm veririm. Bu şekilde kime (yanlışlıkla) kardeşinin hakkından bir şey vermişsem, asla onu almasın. Zira böyle bir durumda ona ben ancak bir ateş parçası vermiş olurum. (Buhârî, Ahkâm, 20; Nesâî, Âdâbu’l-Kudât, 13)
— Bir kimse din kardeşine: ‘Ey kâfir!’ derse bundan dolayı ikisinden biri küfre düşer. Eğer o kimse onun dediği gibi değilse o söz kendi aleyhine döner. (Müslim, İman, 111; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15)