Kurban ibadeti, sadece Allah’a kulluk ve teslimiyetin değil, aynı zamanda paylaşmanın ve toplumsal duyarlılığın bir ifadesidir. Dinimiz İslam, kurban ibadetinde olduğu gibi bazı bireysel ibadetleri toplumsal fayda ile birleştirmiştir.
Kurban kesen kişi, sadece dini bir vecibeyi yerine getirmekle kalmaz; aynı zamanda yetimi, öğrenciyi ve ihtiyaç sahiplerini gözeterek toplumda paylaşma, merhamet ve dayanışma köprüleri kurar. Bu bakımdan kurban, bireyin Allah’a yakınlaşmasını sağlarken toplumsal bağları da kuvvetlendirir.
İman; dil ile ikrar, kalp ile tasdik olduğu gibi davranışla da örnek olmayı gerektirir. Paylaşmak, örnek olmak açısından mühimdir. Nitekim paylaşmak; müminin kalbini arındıran, ruhunu olgunlaştıran bir eylemdir. Kurban, bu ahlâkı diri tutar. Allah yolunda verilen her şey, aslında kişiyi dünya sevgisinden arındırarak Allah’a yaklaştırır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)
Bu ayet, infakın gerçek iyiliğe ulaşmanın yolu olduğunu gösterir. Kurban da genellikle en değerli mallardan seçilerek kesildiği için, bu ayetin pratiğe dökülmüş halidir.
Hz. Muhammed (s.a.v.) de paylaşmanın önemini vurgulayarak şöyle buyurmuştur:
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 74)
Bu hadis, sadece etrafımızdaki insanları değil, dünyanın öbür ucundaki muhtaçları da düşünmemiz gerektiğini gösterir.
Kurban ibadetinde etin üçe bölünerek bir kısmının aileye, bir kısmının akraba ve dostlara, bir kısmının ise ihtiyaç sahiplerine verilmesi, paylaşmanın kurumsal bir modelidir. Bu sadece dini bir gelenek değil; toplumu birbirine kenetleyen bir dayanışma mekanizmasıdır. Akrabalık bağlarını güçlendirir, komşuluk ilişkilerini pekiştirir. En önemlisi, toplumun dışına itilmiş, sesi duyulmayan insanların gönlünde umut filizlendirir.
Kurbanla birlikte yapılan bu paylaşım, sadece bir öğün yemek değil; manevi bir değerin iletilmesidir. Verilen her parça et, karşı taraf için hem fiziki hem de duygusal bir destek olur.
Nitekim Rabbimiz, Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:
“Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır. İşte Allah onları sizin istifadenize verdi ki size doğru yolu göstermesinden ötürü O’nu tâzimle anasınız. İyilik yolunu tutanları müjdele! (Hac, 37)
Bu ayet, kurbanın özünün takva ve ihlas olduğunu, niyetin Allah rızası olmasının esas alındığını ortaya koyar.
Günümüzde kurban, yerel sınırları aşarak dünya genelinde de bir yardımlaşma vesilesine dönüşmüştür. Afrika, Asya ve savaş bölgeleri gibi birçok yerde kurban etine ihtiyaç duyan insanlar bulunmaktadır. Bu bölgelere ulaştırılan kurbanlar, sadece gıda yardımı değil; aynı zamanda ümmet bilincinin, kardeşliğin, sevginin bir göstergesidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Müminler birbirini sevmede, birbirlerine merhamette ve birbirlerine şefkat göstermede bir beden gibidir.” (Buhârî, Edeb 27)
Bu hadis, Müslümanların birbirine destek çıkmasının, birliğin ve kardeşliğin gereğini vurgular. Vuslat Derneği, dünyanın dört bir yanında kurban organizasyonları düzenleyerek Müslümanlar arasında gönül köprüleri kurmaktadır.
Kurban ibadeti, müminin Allah’a olan yakınlığını artırırken, insanlara karşı sorumluluğunu da hatırlatır. Bu ibadet sayesinde birey, elindekini paylaşmayı, ihtiyaç sahiplerini gözetmeyi ve malında başkalarının da hakkı olduğunu öğrenir. Kur’an’da “Onların mallarında muhtaç ve yoksul için bir hak vardı” (Zâriyât, 19) buyurularak, malda başkalarının hakkı olduğu hatırlatılır.
Kurban vacip ve sünnet bir ibadet olmakla birlikte, insana cömertlik, şefkat, sorumluluk ve kardeşlik duygularını kazandırır. Allah’a yakınlaşma arzusuyla kesilen her kurban, topluma uzatılan bir yardım eli, bir merhamet çağrısıdır. Bu çağrının özü ise Allah’ın rızası ve paylaşmadır.