Ramazan-ı Şerif Sözlüğü

(Her Güne Bir Kelime)

Rü’yet-i Hilal:
Ramazan ayı, Hilal’in görülmesiyle başlar. Hilal’in görülmesi, Rü’yet-i Hilal olarak adlandırılır.

Niyet:
Namaz, oruç, abdest gibi ibadetlere başlarken bu ibadeti yapmaya karar verdiğini sözle söyleme veya içinden geçirme.

Ramazan:
Ramazan, “günün çok sıcak olması, güneşin kum ve taşları çok ısıtması, kızgın yerde yalınayak yürümekle ayakların yanması” anlamlarındaki “ramad” mastarından veya “güneşin güçlü ısısından çok fazla kızmış yer” manasındaki “ramdâ’” kelimesinden türeyen Ramazan, Kamerî yılın Şaban’dan sonra, Şevval’den önce gelen dokuzuncu ayının adıdır. Müslümanlar bu ayı oruç ibadeti ile geçirirler.

Oruç:
İslâm dininin beş şartından biri olan, imsaktan güneş batıncaya kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durma şeklindeki ibadet.

Teravih:
Sözlükte “rahatlatmak, dinlendirmek” anlamındaki tervîha kelimesinin çoğulu olan teravih, Ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan nafile namazı ifade eder.

Fecr-i Kâzib: (Birinci Fecr)
Sabaha karşı doğuda tan yerinde ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen, piramit şeklinde, samanyolu ışığına benzeyen akçıl ve donuk beyazlıktır.

Fecr-i Sadık: (İkinci Fecr, İmsak)
Fecr-i kâzibden sonra tan yerinde ufuk boyunca görülen ve gittikçe yayılarak güneşin doğuşuna kadar kesintisiz devam eden aydınlık, hakiki fecr. Sabah namazının vaktinin girmesi, sahurun sona erip orucun başlaması gibi dinî hükümlerde esas alınan bu ikinci fecirdir.

İftar:
Oruçlu bir kimsenin akşam ezanıyla birlikte orucunu açması.

Zekât:
İslâm dininin beş şartından biri olarak, sahip olunan ve belli bir miktarı aşan (80.18 gr altın) mal ve paranın yoksullara dağıtılması gereken kırkta biri ve bunun yoksullara dağıtılması işi.

Mukabele:
Sözlükte “iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak” anlamına gelen mukabele, üç aylarda ve bilhassa Ramazanlarda cami, mescid ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hafızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuş, zamanla hafızların bu okuyuşları için de aynı terim kullanılmıştır. Bu gelenek, Cebrâil’in (a.s) Ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber’e (s.a.v) gelerek o ana kadar nazil olan ayet ve sureleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır.

Fidye:
Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Dinî bir terim olarak fidye, oruç ibadetinin eda veya kaza imkânının kalmaması sebebiyle veya hac ibadetinin edası sırasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddî bedeli ifade eder.

Sadaka-i Fıtır:
Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır.

Ramazaniyye:
Divan şairlerinin Ramazan ayı vesilesiyle padişahlara, yüksek rütbeli kişilere ve hâmilerine sundukları çoğu kaside şeklindeki Ramazaniyyelerin beyit sayısı genellikle on-yirmi arasında değişmektedir.

Sahur:
Sözlükte “sabah olmadan önceki vakit, gecenin son üçte biri” anlamındaki seher kelimesiyle aynı kökten gelen sahur (sehûr, sühûr), dinî bir terim olarak oruç tutmaya hazırlık olmak üzere fecrin doğmasından önce yenen yemeği ifade eder.

Mahya:
Ramazan, bayram ve kandil gecelerinde câmilerde, iki minâre arasına gerilen ipler üzerine elektrik ampulleriyle (eskiden yağ kandilleriyle) yazılan yazı veya çizilen şekil.

Diş Kirası:
Sarayda, zengin konaklarında iftardan sonra konuklara verilen armağan veya para.

Tekne Orucu:
Bir Anadolu geleneği olan tekne orucu, bütün gün oruç tutamayan çocukların, günün sadece bir bölümünü oruçlu geçirmesi.

İsraf:
Gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama; savurganlık.

İtikâf:
Bir yere kapanıp dışarıya çıkmadan ibadetle meşgul olma. Ramazan ayında (özellikle son 10 günde) erkeklerin camilerde son cemaat yerinde, kadınların evlerinde bir köşeye çekilip ibadet etmeleri hakkında kullanılır.

Sadaka:
Karşılık beklemeden ihtiyaç sahiplerine, fakirlere verilen para, mal vb.

İnfak:
Sözlükte “tükenmek, tamamlanmak, son bulmak” manasındaki “nefk” kökünden türetilen infak “bitirmek, yok etmek; yoksul düşmek” gibi anlamlara gelirse de daha çok “para veya malı elden çıkarmak” manasında kullanılmaktadır. Dinî-ahlâkî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir.

İstiğfar:
Allah’tan günahlarının bağışlanmasını isteme, tövbe etme.

Temcîd:
Sözlükte “tâzim ve senâ etmek” anlamındaki temcîd minarelerde ezandan ayrı olarak Allah’a yapılan dua, tazarru ve münacatlar hakkında kullanılır. Üç aylarda Receb’in ilk gecesiyle başlayıp Ramazan’ın teravih kılınan ilk gecesine kadar yatsı namazının ardından, Ramazan’da ise sahurdan sonra müezzinler tarafından halkın iştirakiyle minarede okunurdu. Temcîd, sahur vaktinde okunduğundan halk arasında “sahur” manasına da gelir.

Zikir-Tespih:
Allah’ı takdis ve tenzih etme, Hakk’ın her türlü kusurdan ve noksandan uzak olduğunu dile getirme.

Dua:
Güçsüzlük ve ihtiyacını ortaya koyarak Allah’a yalvarma, bir şeyin olmasını veya olmamasını isteme, yakarış, niyaz.

Kadir Gecesi:
İslâm dininde Ramazan’ın 27. gecesi olduğu genellikle kabul edilen, Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başlandığı mübarek af gecesi, leyle-i kadir.

Bereket:
Allah’tan gelen hayrın bir nesnede görünmesi ve devam etmesi, artıp çoğalması, Allah ihsanı, nimet, bolluk, feyz.

Kefaret:
İşlenmiş bir günah, suç veya kabahatin affı için şeriat hükmünce verilmesi veya yapılması gereken şey.

İrade:
Bir şeyi yapıp yapmama hususunda karar verebilme ve bunu uygulama gücü.

Arefe:
(Dini bayramlardan) Bayramdan bir önceki gün. Aslında hacıların Arafat’a çıktığı kurban bayramından bir önceki Zilhicce’nin dokuzu gününe denirdi. Sonradan ramazan bayramından önceki gün için de kullanılmaya başlanmıştır.